Deniz Dengiz ŞİMŞEK: “Yaşar Kemal gibi uzun ömürlü bir yazar olmak niyetindeyim”

- Okuyucularımız için kendinizi bizlere tanıtır mısınız?
-Galiba en zoru insanın kendini tanıtması. Bu konuda beceriksiz olduğumu bu satırları okuyanlar görecektir. Affınıza sığınıyorum. Çünkü bütün hayatımı kendimi tanımak için geçirdim. Tanıyabildiğim kadarını -ancak bunları- söyleyebiliyorum. 1972 yılında Pınarbaşı’da doğmuşum. 1996 yılından bu yana Fizik öğretmeniyim. Yozgat, Bingöl ve Kayseri’nin çeşitli okullarında öğretmenlik yaptım. Bu şehirden kaçmak için elinden geleni yapan, kaçtıktan sonraki ilk güneş doğuşunda tekrar özleyen; atlayıp tekrar şehrine dönmek isteyen, Erciyes’i görmediğinde gününün berbat geçeceğine inanan bir yaratığım. Sait Faik gibi “yazmasam çıldıracaktım” diyenlerdenim. Kafka ve Oktay Anar gibi düş zengini, Hesse gibi içi dolu, Hugo gibi etkileyici, Dickens ve London gibi cesur, Gogol gibi özgür, Yaşar Kemal gibi uzun ömürlü, bir yazar olmak niyetindeyim.


- Kültür ve sanat hayatınızın başlangıç noktası neresidir?
-Bu soru beni lise yıllarımın başına götürdü şimdi. Lise birinci sınıftaydım. (Eminim ya da galiba ) okul gecesinde bir monolog oynamıştım. Sahneye ilk çıkışımdı. O günden sonra oyun yazmaya aşırı ilgi duydum. Kısa oyunlar yazdım. Eğer buna hadi canım herkes okulda bir etkinlikte rol almıştır deyip bunu saymazsanız başka bir şey anlatayım. Daha ortaokul yıllarında Karagöz- Hacivat figürleri yapıp aile meclislerinde oynatır, güzel harçlıklar alırdım. Evet, sanatın beni rahat bırakmayacağını keşfettiğim zamana bunu örnek vermek daha yerinde olacaktır. Ancak yazılı bir eserimin bir dergide çıkmasını kastediyorsanız 2000 yılında kendi çıkardığım- dört sayı çıkarabildik-Yaren isimli bir dergide şiirle başladım diyebilirim. Ondan önce de üniversitedeyken 1990 ‘da fanzin şeklinde tek sayılık bir çalışmam olmuştu. O mizah ağırlıklıydı. Mizah yazıları yazmıştım. Şimdi şaşıracaksınız. 2011-1990=21 yıl olmuş. Yazı dünyasına gireli. Bazıları şaşırabilir. Yeni başladım sananlar var. Bu kısmı isterseniz çıkarabilirsiniz.


- Kültür ve sanat hayatınızın dönüm noktası sizce neresidir?
-Aslında sanatçının hayatındaki dönüm noktası dediğimizde, hayalini kurduğu bir olayın içinde tesadüf ya da gayretle yer almak diyebilir miyiz? Eğer diyebilirsek dönüm noktası şairin ya da yazarın ya da her ikisinin de hayatındaki dönüm noktası ulusal bir edebiyat dergisinde eserinin yayınlanmasıdır. Ulusal bir dergide bir röportajla ilk kez yer aldığım an sayılabilir. Sayılması gerekir. 2009 da ilk kez ulusal bir edebiyat dergisinde eserim yayınlanmıştı. İşin garibi, kendimi bir öykü yazarı olarak görürken yaptığım bir röportajla yer almıştım. İşte, kültür- sanat dünyası nelere kadir zaman daha bize ne noktalar gösterecek bilinmez.


- Eserleriniz hakkında bizlere kısaca bilgiler verir misiniz?
-Henüz bir kitabım yok… Ancak şiirlerim, öykülerim, röportajlarım, denemelerim ve diğer çalışmalarım birçok dergide yayınlandı. Yazdığım kısa oyunlar okullarda sahnelendi. Ayrıca ilk sorunuza verdiğim yanıtta isimlerini saydığım ve daha başka önemli yazarlar üzerine okumalar yaparak kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

- Aldığınız ödüller nelerdir? Hangi kurumlara üyelikleriniz vardır?
-2000 yılında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü çıkardığımız bir okul dergisi için bana bir teşekkür belgesi vermişti, o ödül sayılır mı bilmem ama Edebiyat adına aldığım ilk eline sağlık belgesi oydu. 2009 sanki benim yılımdı. İlimizde şiiri sevdirmek adına yaptığım çalışmalardan dolayı Büyükşehir Belediyesi tarafından ödüllendirildim. Oysa bu ödülü bir edebiyat - kültür derneğinden ya da bir edebiyat dergisinden almak isterdim. Diğeri Uluslararası Kapadokya Şiir Şöleninde aldığım Onur Ödülü. Bu yıl Melikgazi Milli Eğitim Müdürlüğü’nün tertiplediği Öykü yarışmasında üçüncülük derecesi aldım. Ödüller yazarı daha iyi olması için kamçılamalı.
Üyeliklerime gelince :Kurucularından birisi olduğum Kayseri Şairler Yazarlar ve Sanatçılar Derneği ( KAYSADER )’ne, İlim ve Sanat Eserleri Sahipleri Birliği ( İLESAM )’ne üyeyim.
-Yarışmalara bakışınız nasıl?
-Yarışma değil de özel ödüllere daha saygın bakıyorum.Yani yarışmalardan alınan ödüllerden ziyade eserler veya çalışmalar üzerine yıllık bir değerlendirme yapılarak yetkin kişi veya kuruşlarca verilen ödülleri tercih ederim. Bir, Orhan Kemal roman, Sait Faik hikâye, Haldun Taner Öykü ödülleri gibi. Buralardan alınacak bir ödül kesinlikle diğerlerinden daha önemli benim için


- Edebiyat hayatında derginin ve gazetenin yerini değerlendirir misiniz?
-Şimdi kendini bilmemiş de çok şey bilmiş gibi yapıp Cemil Meriç üstadın dediği gibi dergiler hür tefekkürün kalesidir demeyeceğim. Onu herkes biliyor zaten. Şimdi bu soruya bir okur olarak bir de yazar olarak cevap verilebilir.
Dergiler yazarların, şairlerin kendini ispat ettiği, ürünlerini sergilediği, edebiyat olaylarını değerlendirdiği, kitapları tanıttığı, incelemelerini, anılarını, söyleşilerini, eleştirilerini yayınladıkları sayfalar bütünüdür. Bu yazıların bir arada olduğu tek platform dergilerdir. Okur olarak da yazar olarak da dergilerden haberdar olmak gerekir. Çünkü edebiyat dergilerde yaşar ve geçmişe izdüşümü dergiler bırakır.
Ayrıca her dalda yoğunlaşan dergiler var ki bunları özel ilgisi olanlar takip ederler. Öykü sevenler, şiir sevenler, eleştiri sevenler… Kendi ilgilerine hitap eden dergileri takip ederler. Diğer dergiler de bunların yanında mutlaka takip edilir ve edilmesi gerekir. Üstelik dergi okuru nitelikli okurdur. Şahsen raflardan alacağım kitapları dergilerden seçerim. Kısaca, edebiyat dergilerde yapılır ve yaşar diyeyim de edebiyat yapmayayım(!).
Gazeteye gelince; edebiyat alanında pek fazla bir şeyler beklemek zaten abestir. Ancak sizin gibi kültür sanat köşesi olan gazeteler pek fazla değil. Bu da sadece arşiv nitelikli oluyor. Pek az kimse şu gazetede şu gün kültür sanat sayfası çıkıyor, alayım da okuyayım der. Ayrıca gazete günlük çıktığından sizin yazınızı kaçırdığım an olay bitmiştir. Kaçırmışımdır. Ama dergiler en az ayda bir çıkarlar. Bir ay raflarda sizi beklerler. Gazete genelde güncelliğin simgesi olduğundan bir edebiyatçı için biraz mesafeli bakılan bir araçtır. Bir gazeteyi aldığımızda bir edebi eserle karşılaşma şansımız her zaman düşüktür. Ama dergilerde zaten edebiyat vardır. Ancak, düzenli yazma konusunda köşe yazarlığı güzel bir fırsattır. Ben bir ara yazdığım köşe yazılarından oluşan bir deneme kitabı hazırladım. Bir yazar için, gazete, yazma disiplini kazanmak için iyi bir fırsattır. Bir cinayet haberinin yanında bir aşk şiirini okumak, ya da parasızlıktan ilaç alamayan babanın resminin yanında Ne Güzelsin Erciyes şiiri ne kadar güzel durur? Yaprak takvimler bile günlük olmasına rağmen gazetelerden daha edebidirler desem saçmalama der misiniz acaba? Ayrıca birkaç değerli kuruluşumuz medya ve iletişim alanında da faaliyet göstererek şehrimizin iletişime, kültür ve sanata verdiği önemi göstermekteler. Bunların içinde bir de kültür- sanat -edebiyat dergisi çıkarsalar daha çok takdir toplayacaklardır eminim. Hem firmalarının saygınlığı hem de şehrimizin kültürüne katkısı açısından çok önemli iş yapmış olurlar diye düşünmekteyim.


- Yeni yazım projeleriniz nelerdir?
-Projelerimi ne zaman söylesem hep yarım kalıyor. En iyisi başladıklarımı değil de bitirdiğim ya da bitirmek üzere olduklarımı söyleyeyim. Bir deneme, bir şiir, bir de öykü kitabım basıma hazır. Yoksa şu an yürüttüğüm birkaç proje var. Umarım bunları çok geç olmadan buradan duyurma şansımız olur.



- Kayseri’de kültür ve sanat etkinliklerini değerlendirir misiniz?
-Bu konuda pek şikayet etmek istemiyorum. Çünkü şehrimizde gerçekleşen etkinliklerde kültür- sanat ayrımı pek yapılamamakta. Büyükşehir belediyemiz çeşitli etkinliklerle halkımızı buluşturma çabalarını dikkatle izliyoruz. Pek çok edebiyat dergisi çıkıyor şehrimizde, bunlar sevindirici. Ayrıca kültür insanlarının pek araya gelemediği, sanatçıların birbirinden haberdar olamadığı ve aynı çatı altında toplanamadığı sürece şehrimizin biraz daha sıkıntılar yaşayacağını düşünüyorum. Çeşitli kültür derneklerinin de faaliyetleri maalesef şehir halkına yeterince duyurulamıyor. Yoksa etkinlikler olmuyor değil. Düşüncem, bütün kültür ve sanat etkinliklerinin herkese duyurulabilmesinin sıkıntısı var. Bunu halledersek galiba hoşnut olacağız.
Ticaret şehri diye ün salmışız ya, bunun yanına kültür ve sanatı da ekleyebilirsek ne güzel olur. Sözü uzatmayayım, bu şehirde sanat yapmak başlı başına bir sanat zaten. Siz daha iyi bilirsiniz. Sizin edebiyatçı kimliğinizin yanında sanatçı kimliğiniz de var.


- Yazı hayatına atılmak sizin hayatınızda ne tür değişimlere sebep oldu?
-Yazdıklarımın ciddiyeti ve seviyesi kadar saygınlık görmemi sağladı. Hem şehrimde hem de ülke genelinde. Röportajlarım, öykülerim ve eleştiri yazılarım çevremdeki insanların bana bakış açısını değiştirdi. Ciddi dergilerde görünmem edebiyat dünyasında ismimin duyulmasını sağladı. Şimdi İstanbul’da, Ankara’da kapısını çalabileceğim birçok dostum oldu. Bir zamanlar isimlerini duyduğumda beni heyecanlandıran kişilerle aynı masada istediğim zaman oturabiliyorum. İstediğim zaman konuşabiliyorum. Bir zamanlar ancak televizyonda gördüğüm kişilerle şimdi çok rahat iletişim halindeyim. Bu güzel bir şey değil mi sizce? Hiç bir şey kazanmasam da bu bana yetmez mi?
Çevreme daha dikkatli bakar oldum. Çünkü öykülerimdeki kahramanlardan birisi yanı başımdan geçiyor olabilir. Dikkatli olmam lazım değil mi? Sohbetlerim değişti. Artık hikayeden,şiirden, konuşulmayan masalardan sıkılır olmaya başladım. Satın aldığım kitapların kalitesi ve türleri değişmeye başladı. Benim okuduklarımı dostlarıma versem sağ ol almayayım diyorlar. Bana, “Hasta mısın! Şu kitaplara mı para veriyorsun?” diyorlar. Ama bunları duymak çok hoşuma gidiyor.



- Ülkemizin kültür ve sanatta aldığı mesafe sizce yeterli midir?
-Bunu görebilmek için kendi şehrimize bakmamız bile yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Kültür ve sanatla uğraşanların sosyal statüsüne bakarsak bu sorunun cevabını da vermiş oluruz. Ne zaman otobüslerde, parklarda, tramvayda kitap okuyanların sayısı çoğalırsa bu sorunun cevabı evet olacaktır. Yine de son dönemlerde ülkemizin sinema ve edebiyat alanlarındaki başarıları, ilerisinin güzel olacağının sinyalidir.

- Değerli bulduğunuz bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
-Hilmi Yavuz ile Erciyes Şiir Günleri’nde tanışmıştık. Şu tarihte Avanos’ta konferansım var demişti. O tarih geldiğinde konferansa yetişebilmek için saatlerce otobüs beklemiştim. Avanos’a vardığımda da konferans başlamak üzereydi. Taksi tutup konferansın yapılacağı salona gittim. Orada buluştuğumuz Bülent Gündoğan ile Hilmi Yavuz’un yanına gidip selamlaştığımızda, ikimizin de omuzlarından tutup belediye başkanına “Kayseri’den misafirlerim var. Protokolde oturmalarını istiyorum.” demesi hoşumuza gitmişti. Bizi unutmamış. Zaten gazetesinde köşe yazısında bizden de bahsetmişti. Bunlar güzel ve unutulmayacak anılar. Tabi ki bir sürü bunun gibi güzellikte anılar yaşadık.
-Bu güzel sohbet için teşekkür ederiz.
-Ben de size teşekkür ederim.

Yorumlar