Dinimiz İçin Dilimiz / Ahmet Vehbi ECER

İslâm herkesin dinidir. Kuran’ın başka dillere tercüme edilemeyeceği fikrinde olanlar, Müslümanların çoğalmasını istemeyen menfaatperestlerdir.   

Muammer YILMAZ

            Dünü yarına taşıyan, insanı insana bağlayan kitaptır. İnsan ya kitabı, ya ölümü seçer. Kitabı seçen uzun yıllar yaşar, ölüm bile öldüremez onu. Herkesi öldüren ölüm, ölümü öldüren geride bıraktığımız eserlerimizdir. Ölen Mevlânâ’yı ölümsüz kılan Mesnevisi, cennet ülkemizin bülbülü Mehmet Akif’i İstiklâlimizin Marşı ve Safahatı değil midir?
            Türk kültürüne hizmet edenlerden birisi de, ağırlığı kadar yük taşıyıp pek çok esere (kitaba) ve makaleye imzasını atan değerli ağabeyimiz Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vehbi Ecer’dir.
            Değerlendirmeye çalıştığım "Dinimiz İçin Dinimiz", Vehbi Ecer Bey’in Kayseri Bilgi Yurdu tarafından ikinci baskısı yapılan 23.cü kitabıdır.
            Güzel bir kapak içinde 7 bölüme ayrılan, ekler ve bibliyografya ile de daha da genişletilip, zenginleştirilen kitap; 188 sayfaya çıkarılmıştır.
            Vehbi Bey, ikinci baskıya önsözde ağırlıklı olarak eserin 2000 yılında yapılan birinci baskısındaki tenkitler üzerinde durur. Bu tenkitler mezar başında yeni gömülen ölüye Türkçe telkinde bulunmanın doğru olmayacağı, resmi ibadetlerdeki tilâvetlerin Türkçe yapılamayacağı,  Allah yerine Tanrı ve Çalap kelimeleri kullanmanın yanlış olduğudur.
            Hocamız bu tenkitleri bilimsel ve günün şartlarına uygun olarak cevaplarken, nice çatlak seslerin de bir bakıma dilini ve kulağını büker.
            Kitabın giriş bölümünde bir kültür ve iletişim aracı olan dilin ve dilimizin özellikleri güzel bir üslûp içinde şöyle özetlenir: "Dilin bulunmadığı yerde insanın kültürü ile bilimi de, tarihi varlık olma özelliği de söz konusu değildir. İnsanlar ve nesiller kendi aralarındaki anlaşmayı dil ile sağlarlar. Tarih ve tarihimiz dilini kaybeden milliyetlerin kimliğini de kaybettiklerinin enkazı ile doludur" diyen sevgili Hocamız, Ses bayrağımızın gittikçe özelliğini kaybettiğini, güzel Türkçe’mizin büyük saldırıya karşı karşıya olduğunu misallerle anlatır.
            Radyo ve Televizyonlarda dil bilmeyen konuşmacıların, sunucuların yıkımlarını, yeni doğan çocuklarımıza ne idiğü belirsiz isimlerin konulduğu, hutbelerin ağdalı bir dille cansız ve fersiz kâğıttan okunduğu, dükkân ve mağazalarımıza yabancı isimlerin verildiği vurdumduymazlığına her duyarlı insan gibi karşı çıkar.
            Muhterem Hocam, böyle bir kirlenmenin sadece dilimiz ile ilgili değil, milli bütünlüğümüze, geleceğimizle ilgili büyük bir tehlikeye zemin hazırladığını söylerken ne kadar da haklıdır.
            Kitabın birinci bölümünde dünyadaki bütün insanların tek bir dil konuştuğu, Hz. Âdemin kendisinin dil icat etmediğini, Allah tarafından ona öğretildiği, dil ile birlikte insanların şuurlu toplum ve millet olma özelliği kazandığı, dillerin farklılaşmasının ise insanların yeryüzüne dağılması ile oluştuğu vurgusunu ayetlerle de açıklayan, milletlerin farklı kültür ve değer yargılarının olduğu gibi farklı dillerinde olacağı; bu farklı dillerin, o toplumun millet olmasında, birlik beraberliğin önemli rol oynadığını ifade eden Muhterem Hocam, bu bölümü şu sözlerle bitirir:
            "Allah nazarında seçilmiş dil yoktur, seçilmiş peygamberler vardır ve onlar Allah’tan gelen buyrukları mensubu olduğu toplumun diliyle aktarırlar."
            "Kur’an’ı Kerim Neden Arapçadır" başlıklı ikinci bölüm bir bakıma kitabın omurgasını oluşturur. Kuranı Kerim’in sadece Araplara gelmediğini, bütün insanlara geldiğini, inatçıları uyarmak içir Arapça olarak indirildiğini, Sebe ve Meryem ayeti ile açıklanır. Kuran’ın Arapça olması ne Arap milletinin üstünlüğünden, ne de Arap dilinin faziletindendir" diyen değerli Ecer, ikinci bölümü şu nefis cümleleriyle bağlayarak, konuya açıklık getirir:
            "Kuran’ı Kerim’in Arapça olarak gönderilmesi, onun Arap toplumu içinde yaşayan Peygamberin dili olması ve Arap toplumunun Kuran’ı iyi anlaması hikmetine dayanmaktadır. Yoksa Arap dilinin faziletinden veya hâşâ Allah’ın dilinin Arapça olmasından değildir..."
            Üçüncü ve dördüncü bölümde Kuran’ın başka dillere tercüme edilemeyeceği fikrine bir cevap yanında, dinin ana dil ile öğrenileceği konusu işlenir. Sayın Hocam bu bölümde de şu orijinal bilgileri verir: "İslâm herkesin dinidir. Bütün dünya insanlarının mutluluğu için gelmiştir. O halde herkes mutluluğu kendi dilinden öğrenecektir. Zira bütün insanların Arapça’yı öğrenmesi elbette mümkün değildir. Kuran’ın başka dillere tercüme edilemeyeceği fikrinde olanlar, Müslümanların çoğalmasını istemeyen menfaatperestlerdir."
            Beşinci bölümde dinde cahilliğin ve sapmaların neticesinde sahte mehdilerin ortaya çıktığı, Batı dillerini öğrenmenin iyi karşılanmadığı, ezbere bir eğitimin yapıldığı, medrese sisteminin Türk halkının dinini öğrenmesini engellediği konularını işleyen sevgili hocamız sözü can alıcı noktaya getirir:
            "Eğer medreselerde eğitim Türkçe yapılsaydı, medreseden yetişenler milli bir eğitim görseler ve halka inebilselerdi Türkiye’nin ve İslâm dünyasının durumu çok farklı olurdu..."
            Son bölüm olan altıncı bölümde günümüz din kitaplarında ve duâlarda Türkçe’miz konusunda Muhterem Ecer, kanayan bir yaraya parmak basıyor ve şöyle diyor:
            "Halkımız ibadet ve duâların anlamını bilmediği için dini heyecan duymuyorlar. Mevlidi çok seviyorlar, Mevlit törenleri şiir ve musikiyi bir araya getirmekle kalmıyor, Türkçe okunan ilahilerle birleşerek dinleyenlere dini coşku ve ferahlık veriyor. Bütün Duâlar Türkçe olmalıdır, telkinin Arapça yapılmasının akli dayanağı yoktur. Kuran’ı Kerim’in çevirisi her evde, her kişide bulunmalı, Tanrı’nın tavsiyeleri, buyruklarını, yasaklarını kişi bizzat kedisi, öğrenmeli ve kendini ona göre ayarlamalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı üzerine düşen görevi çok iyi yapmalıdır..."
            Eklenen makalelerle daha doyurucu bir hale gelen bu güzel çalışması için değerli Hocamızı ve Bilgi Yurdu Yayın Danışmanı Mustafa Öztürk’ü ve emeği geçenleri takdir ve tebrik ediyorum.        
Kitabın Temin Adresi:
Bilgiyurdu Derneği
Sahabiye Mah. Mete Cad. Boylar Sk.
Çetinbulut Apt. Nu: 1, K: 2, D: 3 Kocasinan/Kayseri
Tel: 0 352 232 32 67

Kaynak: www.haberakademi.net

Yorumlar