Daha önce kaç defa yazdım tam olarak hatırlamıyorum. Kayserili bir edebiyatçı olarak hep bu konuya dikkat çekmeye çalıştım. Aşık Kerem ile Kayseri arasında ciddi bir ilgi vardır. Kerem ile Aslı hikayesinin sonu Kayseri’de geçmektedir dedim ve hikayenin sonunda Kerem ile Aslı’nın külleri, Erciyes dağında bir yere gömülmüştür diye de naklettim.
Kerem ile Aslı hikayesinin Kayseri’de mutlaka yaşatılmasını gerektiğini, özellikle Erciyes’e çıkarken uygun bir yere Kerem ile Aslı’nın heykelinin yapılmasını, bu hikayenin yeni nesillere bu heykel vasıtasıyla anlatılması bu sütunlarda değişik yazılarla teklif ettim.
Kayseri bir kültür ve sanat şehri olacaksa, yeni nesillere Türk Kültürünü anlatmak boyunlara borç ise, bunlar yapılmalıdır.
Başka bir vesile ile yazdığım aşağıdaki yazıyı okursanız, burada Aşık Kerem’i ve Kayseri’yle ilgisini bu yazıda açık bir şekilde ortaya koydum.
AŞIK KEREM
Kerem ile Aslı Hikayesinin baş kahramanı olan Aşık Kerem’in 16. Yüzyılda yaşadığı kabul edilmektedir.
İsfahan Beyinin oğlu olan Kerem, Keşiş’in kızı Aslı’ya sevdalanmıştır. Aralarındaki din farkı yüzünden bir türlü birbirlerine kavuşamazlar. Keşiş, Aslı’yı Azerbaycan’dan Anadolu’ya kaçırır. Sırasıyla Hoy, Suşi, Gence, Revan, Acuz, Çıldır, Şerki, Kelbe gibi yerleri geçip Oltu, Narman, Beyazıt ve Bayat’a, oradan da Van’a ulaşırlar. Anadolu’nun birçok şehir, kasaba ve köyünde bu takip devam ederken Keşiş, Kayseri’ye getirir Aslı’yı. Kerem de en yakın arkadaşı Sofu ile Kayseri’ye gelir. Birçok hadiseden sonra Kayseri Beyi, Kerem’in İsfahan Hanının oğlu olduğunu anlar ve bir zamanlar hizmetinde bulunduğu İsfahan hanına hürmeti vardır ve Kerem’e yardımcı olmaya karar verir. Keşişe kızını Kerem’e vermesi gerektiğini söyleyen Kayseri Beyi, kırk gün kırk gece düğün yapılmasını emreder. Keşiş, kızının Kerem’le evlenmemesi için Aslı’ya sihirli bir gelinlik diker. Kerem, elbiselerinin düğmelerini çözmeye çalıştıkça düğmeler yeniden kapanır. Nihayet Kerem’in ağzından çıkan bir “ah” sonra da bir ateş çıkar ve Kerem, yanar tutuşur. Kayseri Beyi, yaptığı sorgulamadan sonra Keşiş’i öldürtür. Aslı, kırk gün Kerem’in külleri başında bekler. Saçlarını süpürge edip külleri silerken küllerin içinden çıkan bir ateşle saçından tutuşur ve Aslı da yanar, kül olur.
Kerem’in en yakın arkadaşı Sofu, Kerem ile Aslı’nın küllerini Erciyes dağında bir yere gömer. Kayseri Beyi, Sofu’yu Erciyes dağının eteklerinde külleri gömdüğü yerde bulur, onu şehre getirip sonra da Kayseri’de evlendirir.
Hikayede Kerem’in Aslı’nın dizine yatıp Aslı’nın anasına bütün dişlerini çektirdiği mekan yine Kayseri’dir.
Aşık Kerem’in Kayseri üzerindeki etkisi özellikle Kayseri musikisinde “Kerem” adı verilen içli bir Türk Halk Müziği tavrı ile devam etmektedir.
Kayserili şair Mustafa Necati Karaer, Aşık Kerem’in efsanevi hayatını “Kerem ile Aslı” isimli manzum hikayede ele almıştır.
Kayseri ağzında “Kerem gibi yanmak”, “Kerem’in arpa tarlasına dönmek” gibi deyimlerin bulunuşu da Aşık Kerem’den kalan hatıralar olarak kabul edilir.
Kerem’in şiirlerinde mekan olarak Kayseri geçtiği gibi Kayseri’de yaşadığı olayları anlattığı şiirleri de vardır. Kerem’in Kayseri’ye varınca gördüğü zengin bir adamın cenazesi için söylediği türkü şöyledir:
Mal sahibi nice gördün hâlini
Felek pençesine düşmüş gidersin
Beğenmezdin türlü libas giymeyi
Şimdi Uryan ceset olmuş gidersin
Tutmaz idin bir fakirin elini
Sormaz idin yoksulların hâlini
Haram helal kazandığın malını
Şu fani dünyaya dökmüş gidersin
Malın vardı yükseklerde uçardın
Meclisler kurup da bâde içerdin
Atına binip sağa sola koşardın
Şimdi kara yere konmuş gidersin
Dertli Kerem der nic’olur hâlim
Bana senden oldu ey kanlı zâlim
Hiç vadeye bakmaz erişir ölüm
Ecel şerbetini içmiş gidersin
Çalışmalarından,dolayı teşekkür.
YanıtlaSil