'Akpınar' dergisinin 37.sayısı çıktı

Ocak-Şubat 2012
Müzikolog Etem Ruhi Üngör’le ilgili yazımı takdim ederken, tarifsiz duygular içinde kaldım. Böyle musikimize, musiki tarihimize eser vermiş, ömrünü Türk Musikisine vakfetmiş değerli bir insanı anmakta ne kadar geç kaldığımı düşünerek üzüldüm. 
Musiki deyince her nağmesi ile beslendiğimiz bu büyük ve uçsuz bucaksız zenginliğin bilebildiğim kıyılarında dolaşırken, Türk Musikisine ruh ve can veren üstatlara ve onların eserlerine, onların lezzet ve ruh dünyasına ulaşmaya çalışan tahayyülümde; Yahya Kemal’in, talebesi Ahmet Hamdi Tanpınar’la birlikte, Itrî vadisine gittikleri günü hatırladım.
Nesilleri nesillere bağlayan, nesilleri vatan toprağına bağlayan öyle görünmez ibrişimler, ilgiler, sevgiler var ki, bu ilmekleri çözmeyi bırak, saymaya insan ömrü ve gücü yetmez demek için Edebiyat tarihimizden bir anıya, sözü Orhan Okay’a bırakmak istiyorum: “Tanpınar’ın Türk Musikisi ile ilk çarpıcı karşılaşması Konya’daki öğretmenliği sırasındadır. Bu karşılaşma kendi ifadesiyle “inkılâplardan evvel yapılan son Mevlevi âyininde olmuştur. Konya Mevlevihanesi’nin gösteri maksatlı değil, otantik ve mutat bir âyininde Mevlânâ’nın bir natı için Itrî’nin yaptığı besteyi dinleyen Ahmet Hamdi “ bu eserin delâletiyle eski musikimizin bize ait olan kapalı cennetine girmiş sayılabilirdim” der. Ancak keşfine rağmen bu cennetin kapılarının daha bir süre Tanpınar’a kapalı kalacağı anlaşılıyor.” (s:173)
“Bir gün Löbon Pastahanesi’nde otururken Yahya Kemal birden bire anlatmakta olduğu hatıralarından silkinerek, “haydi kalk, konservatuara gidelim”(Ahmet Hamdi Tanpınar’a) demiş ve onu İstanbul Belediyesi Türk Musikisi Konservatuarı’na götürmüştür. Orada eski bir gramofonun önüne çökerek yine Itrî’nin bu defa Nevâkârı’ını üst üste iki defa dinlemişlerdir…”(s:173)

Bakınız bir bestekâr ve besteleri kaç nesli birbirine, tarihe ve toprağa bağlıyor. 

Baki Süha Ediboğlu anılarında, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Itrî’yi, Zaharya’yı, Dede Efendi’yi, Hacı Arif Bey’i dinlemek için saatlerce İstanbul Radyosunun diskotek odalarında veya stüdyosunda beklediğini anlatmaktadır. Ruhumuzu ilmek ilmek dokuyan nağmeler, ne sihirli bir dünyanız var, görünmez ellerinizle hepimizi kucaklayan, bağrına basan.

Sevgili Akpınar Okuyucuları,
Yedinci yılın ilk sayısı, 37. sayıda güzel şiirler ve yazılarla sizi selamlamak bahtiyarlığına ulaştığımız için mutluyum. 

Daha güzel, daha zengin sayılarda buluşmak dileğiyle.
Sağlıcakla kalın, hoşçakalın.


İsmail Özmel

ismailozmel@hotmail.com

Yorumlar