13-14-15 Temmuz tarihinde kirazların
dallarda olgunlaştığı mevsimde Türkiye’nin tam ortasında sevimli bir ilçedeydim
şiir aşkı ile. Yozgat Platformuna üye Sarıkaya Şairler Yazarlar Derneğinin
düzenlemiş olduğu bir etkinlikti bu. Dernek başkanı Kelami Akdemir Beyefendinin
gayretleriyle yapılan bu faaliyet hayallerde olgunlaşmış bir yapılanmanın
örneğiydi. Şiir ve müzik adına Sarıkaya’da kaya gibi duruşun sembolüydü o
Doğrusunu söylemek gerekirse bu etkinliklere
katılmadan önce ne Yozgat’ı ne de Sarıkaya’yı tanıyordum. Son yıllarda yapılan
etkinlikler sayesinde yiğitlerin harman olduğu bu ilimizi ve Sarıkaya ilçesini bir
kere daha tanıma imkânını buldum.
Çanakkale savaşı sırasında cepheye
gönderilen Kınalı Hasan’ın hikâyesini bilmeyeniniz yoktur. Ancak onun Yozgat
Karayakup kasabasından olduğunu kaçımız biliyoruz? Ben bilmiyordum mesela… Bu
vesileyle öğrenmiş olmaktan da gocunmadım. Evet, ilk akşam Karayakup Kasabasında
çimenlikler üzerine kurulmuş yer sofralarında bulduk kendimizi. Sofranın yakışığı yörenin meşhur yemeği madımak,
yufka ekmek, çevirme idi. Etrafta etnoğrafik müze görünümünde arz-ı endam eden
yaba, dirgen, tırmık, kasnak, gaz ocağı, lüküs, şişeli lamba, kağnı, at
arabası, beşik, çarık, şimşir kaşık, dokuma aletleri, kilim, kalbur ve adını
sayamadığım nice otantik aletler teknolojinin getirdikleriyle nereden nereye
geldiğimizin birer göstergesiydi.
Bölgenin türkülerini programa yurt
dışından katılan Turan Gürel’den, yöre ağzıyla Rıfat Çakır’dan şiir dinlemek
benim için apayrı bir keyifti. Şiir ve müzik ile iç içe bir akşam yaşadık ikram
ve izzetlerin bolluğunda. Hele hele programın yapıldığı evin sahipleri yok mu?
İşte onlarla geçirdiğim zamanın tadına doyamadım. Evde parmaklarına ikişer tane
çay bardağı takarak bana özel oynadıkları bir de oyunları vardı ki o şansı
benden başka yakalayan olmadı.
Ertesi gün bir de köy düğününe şahitlik
yaptık. Gelin ile damat omuzlarına atılmış kırmızı bayraklarla salınıyorlardı. Biz
şehidimizi de al bayrakla sarıyoruz gelinimizi de, diye geçti aklımdan. Kaplıcasından
da faydalandığımız Sarıkaya’da kazı çalışmalarının devam ettiği 3 bin yıllık
tarihe dayanan Doğu Roma İmparatorluğunun efsanelere konu olmuş en gözde sıcak
su termali Opel ılıcasını da gezdik.
Termal su kaynaklı Tarihi Roma Hamamı'nın
halk arasında söylenen bir de efsanesi var.
Efsaneye göre, Roma kralının kızı bir gün hastalanır. Kral kızının
hastalıktan kurtulması için çareler ararken termal su sayesinde sağlığına
kavuşur. Bunun üzerine Roma Kralı suyun çıktığı yere bir hamam yaptırır. Taşların
üzerine hem boğa hem de yılan figürleri işlenir. Boğa figürü gücü temsil
ederken yılan figürü günümüzde tıpta sembol olarak kullanıldığı gibi sağlığı da
temsil etmektedir. Bu nedenle buranın suyunun bir şifa kaynağı olduğuna inanılır.
Sarıkaya insanının misafirperverliğiyle
sanata, sanatçıya verdiği değer aşikârdı. Aynı gün Anadolu’da varlığından
habersiz olduğumuz Hisarbey Yaylasında piknik yaptık. Bu yayla bol yeşilliği ve
oksijeni ile Karadeniz Yaylalarını aratmıyordu. O akşam Sarıkaya halkının büyük
bir kalabalıkla iştirak ettiği Hacı Hasan Bor parkında şiir ve müzik şölenine
iştirak ettik.
Şiir yolculuğunda yeni dostlar kazandığım
eski dostlar ile muhabbet ettiğim bu etkinliklere katılmanın memnuniyetiyle
Erciyes’e merhaba demenin mutluluğunu yaşadım yeniden.
23 Temmuz 2012
Sergül VURAL
Yorumlar
Yorum Gönder