Hakka yürüyüşünün 38.yılında Arif Nihat ASYA'yı rahmet,minnet ve saygıyla anıyoruz...

Yavuz Bülent Bakiler Anlatıyor:
Adana’da 5 Ocak kutlamaları için Milli Eğitim Müdürlüğü bayrak konulu bir şiirin öğrenciler tarafından okunmasını ister. Lise müdürü bu işle ilgili Arif Nihat Asya’yı görevlendirir. O da öğrencilerinden birkaçına bu vazifeyi verir. Bir iki gün araştırma yapan öğrenciler “bulamadık” diyerek hocanın yanına gelirler. Kendi kendine bu şiiri yazmaya karar verir. Akşam el-ayak ortalıktan çekilince, petrol lambasının yorgun ışığı altında, bayrağımıza sarınarak kalemi eline alır. Şafak sökerken, Bayrak şiiri hazırdır. O gece, şiiri nasıl yazdıysa, öylece kalır. Yani üzerinde ikinci bir defa oynamaz..
Sabahleyin liseye gidince öğrencilerinden birini çağırır, şiiri okutturur. Bakar ki güzel okuyor. 5 Ocak kutlamalarında ilk defa Adana’da Saat Kulesinin yanındaki törende okunur. O günün akşamı, Halkevinde 5 Ocak kutlamaları vardır. Yine öğrencisi oraya da katılır. Davetliler arasından bir kişi öğrenciye tanır ve sorar:
-Bugün, 5 Ocak merasiminde o Bayrak şiirini sen okudun değil mi?
-Evet efendim.
-Kimin o şiir?
-Vallahi bilmiyorum efendim.
-Yahu nasıl bilmezsin? İnsan okuduğu şiirin şairini bilmez mi?
-Bilmiyorum efendim! Şiiri bana Arif Hocam verdi. Sonra “sana bu şiir kimin? derlerse, kimin olduğunu söyleme” dedi.
O zaman mesele anlaşılır. “Tamam bu şiir Arif Hocanındır!” derler.
İşte o gün, bu gündür, Bayrak şiiri, Bayrağımızın kendisi gibi hepimizin oldu. Bu şiir ona “Bayrak şairi” denilmesine yol açtı ki, bu sıfat, şair için altından dökülmüş bir İstiklâl Madalyası kadar kıymetlidir. Bayrak şiiri bizim gönül haykırışımızın destanıdır. Bağımsızlığımızın en içten anlatımıdır, her Türk bu şiirin mestanıdır.
Yaşadığı dönemde olduğu gibi, vefatından sonra da şiir yolunda ilerleyenlerin kılavuzlarından biri olmuştur. Elbette hak ettiği ölçüde okunmuyor bugün. Ama onun şiir ve nesirdeki ustalığı konusunda bu alanın otoriteleri hemfikirdir. Ufku genişti. Sevgi, aşk nedir onun nesirlerinden öğrenilir. Türk edebiyatının en güzel nesir ve şiir örneklerinden vermiştir. Hem hece, hem serbest, hem de aruz tarzında eserleri vardır. En iyi aruz kullanan şairlerimizdendir. 1.600 rubaisi vardır.

Yavuz Bülent Bakiler, Mevlevi olan Asya’nın ölmediğini, onun Hakk’a yürüdüğünü, mevlevilerde ölmek ifadesinin olmadığını belirterek, bu ifadenin dahi Türkçe’nin kıvrak bir güzelliği olduğunu yazıyor.5 Ocak 1940’ta kaleme aldığı “Bayrak” şiiriyle gönüllere taht kuran üstadın, yine takvimler aynı tarihi gösterirken Hakka yürüdüğü kaydediliyor. Hz. Mevlâna’ya çok muhabbetli, Mevlevî meşrepli olan Asya’nın son nefesindeki son kelamı da “Allah Hûûû” olmuştur.

Yavuz Bülent Bâkiler diyor ki:
“Ârif Nihat Asya, bizim sulh zamanlarımızdaki kahramanlarımızdandır. Balzac milleti tarif ederken: ‘Millet edebiyatı olan topluluktur.’ diyor. Ne kadar doğru!.. Gençlerimiz Ârif Nihat’ı yeterince tanıyıp bilmiyorlar. Onu bilmeyenler büyük bir kültürel çıkmazın ve karanlığın eşiğindedirler. Benim şahsiyetimin şekillenmesinde Ârif Nihat Asya, Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Akif Ersoy gibi isimlerin büyük tesiri vardır…
Ârif Nihat Asya, nesri şiirle yaklaştıran, Türkçe’mizi nesirlerinde de şiirleştiren müstesna kalemlerimizden biridir. Ârif Nihat gibi ediplerimizi okumak-okutmak sevmek ve sevdirmek her münevverimizin aslî vazifelerinden biri olmalıdır.”

BAYRAK 

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 
Kız kardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım, 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 

Sana benim gözümle bakmayanın 
mezarını kazacağım. 
Seni selamlamadan uçan kuşun 
yuvasını bozacağım. 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... 
Gölgende bana da, bana da yer ver ! 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. 
Yurda ay yıldızın ışığı yeter. 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. 
Kızıllığında ısındık, 
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. 
Gölgene sığındık. 

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı... 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim; 
Senin altında doğdum, 
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !

Yorumlar