KORKUDAN KORKMAYIN!!! / Atiye TÜMÜKLÜ


KORKUDAN KORKMAYIN!!!

        İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
            Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
            Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.
            Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
            Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
            Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
            Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
            Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için...” W. Shakspeare
            Hannah Arendt (1906 –1975), Alman ve ABD filozofu korkuyu: Hayatta kalabilmenin vazgeçilmez bir unsuru, olarak tanımlar.
          John B. Watson,Robert Plutchikve Paul Ekman gibi psikologlarsa korkunun temel ya da doğuştan gelen küçük duygu dizilerinden olduğunu ileri sürer. Bu duygu dizileri, aynı zamanda sevinç, üzüntü ve öfkeyi  de içerir. 
            Korku, her şeyden önce insanın hayatta sağlıklı kalabilmesine yardımcı. 6.456 çeşidi olan korkunun kendi bütünselliğinde çok geniş bir alana yayılmaktadır. Yunanca bir sözcük olan “fobi” ile de nitelendirilir. 
Hayatımız boyunca korkular ile yönetilmeye ve terbiye edilmeye alışmış bireyleriz. Temel, çocukluğumuzda atılır. Yemek yemezsek abla gelip ham yapar. Su içmezsek minnoş gelip içer. Çoraplarını giymezsen parmaklarını böcekler yer. Elbise giymezsek doktor amca gelir iğne yapar... Olmayan öcüler, böcüler. Devler, cadılar, gulyabaniler... Bu fantezilerin kimisi sağlıklı kimisi patolojik olaraktan çocuk aklına yerleşir.
            Büyüme gelişme sürecinde korkular, çeşitlenip faklılaşarak devam eder. Özellikle çocukluktan ergenliğe geçişte boyut değişir. Arabalar, uçaklar, gemiler, ölümler, hastalıklar, insan zararlısı insanlar, çocukken almış olduklarımızın üzerine eklenince korkuların yönettiği kişilik ve “BEN” halleri bambaşka bir boyuta taşınır. Korkunun asıl halleri yaşamaya başlar.
             İlkokuldan başlayıp üniversite bitene kadar devam eden kâbuslar serisi SINAVLAR...Özellikle genç nesillerin önünde çok önemli bir eşik olan üniversite sınavında başarısız olma korkusu vardır ki birçoğuna şapka çıkartır.
            Âşk korkusu, daha farklıdır. Kaybetme, kabul görmeme, kendini ifade edememe korkusuyla iç içe girer.
             Karşı cinsle ilk iletişim deneyiminde, yüzeye çıkan korku titreme, ellerde uyuşukluk, boğazda düğümlenme hissi, karında ağrı gibi bedensel tepkilerle açığa çıkar.
            Hayata katılmanın zamanı ve iş hayatına geçişte korkuları daha farklı. İşten çıkartılma, işe geç kalma, yöneticilerin olumsuz puan verme, kabul görmeme, ciro, kota korkusu... Evlilikle çakışır. Aile geçindirme geçimine yetememe, çocuğun geleceği, para yetiştirememe...
             Emeklilik ve ömrün son demleri tam korkularının son bulduğu süreç derken en büyük korku ile yüzleşilir. Her şeyin birden boş göründüğü, gerçeküstü yanlarımızı açığa çıkartan yalnızlık ve eş kaybı, ağır hastalık, bakım durumu ve ölüm korkusu...
            Çok korku gereksiz anlamsızdır, sadece zihnimizde vardır denilir. Yalnız kimi korkular var ki, nadir olduğu kadar şaşırtıcı. İşte size garip ama gerçek korkulardan örnekler.
            Makerofobi: Sivri ve keskin şeylerden korkma. Siderodromofobi: Geç kalmak korkusu.Erötrofobi: Yüzünüzün kızarmasından korkma. Diapnofobi: Ter kokmaktan korkma.Apopathodiafülatofobi: peklik korkusu. Ürinofobi: olmayacak yerde küçük ihtiyaç giderme korkusu.Belonefobi: Isırılmaktan korkma. Logofobi: konuşma korkusu. Kenofobi: karanlık korkusu.Pornofobi: cinsel ilişkiye girme korkusu. Akrofobi: Yükseklik korkusu.  Dismorfofobi: Çirkingörünmekten korkma. Mikrobiofobi: Mikrop korkusu. Toksikofobi: Zehirlenme korkusu. Fotofobi: Aydınlıktan korkma...
            Günlük yaşantımızda gelip geçici iç sıkıntıları anksiyete (bunaltı) ile birlikte yaşarız. Kaçınılmazdır. Bunlar kısa sürer ve günlük yaşantımızı, çevre ile olan ilişkimizi bozmaz. Olağandır. Ancak kaygı ve korkularımız uzun sürüyor, günlük hayatımızı ve çevremizle olan ilişkimizi olumsuz yönde etkiliyorsa profesyonel yardım almaktan kaçınmamak gerekir.  Günümüzde bunların tanısı kolay tedavisi yapılmaktadır.
            Sonuç olarak: Korku, fazlaca korkulacak bir durum değildir. Aksine bir insanın hayatta sağlıklı kalabilmesine yardımcı olduğundan hem özümüz hem de çevre insanlarıyla sağduyulu özenli olmamızı sağlaması için gereklidir. Çelişki gibi olsa da KORKUDAN  KORKMAKTAN KORKMAYIN!
            Yaşandığınız her dönemde korkuların esiri olmadan mutluluk ve sevinçlere sarılmamız, yaşamı güzelleştiren gülümsemeleri kendinize var etmeniz dileğiyle şen esen kalın...
ATİYE GÜNER TÜMÜKLÜ                           2013 TORBALI

Yorumlar