KRAL’IN
RÜYASI
Hasan TÜLÜCEOĞLU
Azizin
karısının gayri ahlaki olarak Yusuf’la birlikte olmak isteğine dinen ve ahlaken
doğru olmadığı için Hz. Yusuf’un karşılık vermemesi; buna rağmen Züleyha’nın
isteğinde ısrar etmesi ve bunda kendince haklılığını Mısır’ın seçkin
kadınlarına anlatması olayları sürecinde Yusuf’un aslında masum olduğu
bilindiği halde o günkü şartlarda yetkililerin ortak kararı üzerine Hz.Yusuf suçsuz
olarak zindana atılmıştı.
Bu olayların anlatıldığı Yusuf
suresinin devamında zindanda iki gencin gördükleri rüyalar ve bunların Hz.
Yusuf tarafından yorumu ile Hz. Yusuf’un onlara tevhid dinini anlatması anlatımından
sonra Mısır Kralı’nın gördüğü rüya verilir:
وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرَى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ
عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ يَا أَيُّهَا الْمَلأُ
أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِن كُنتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ ﴿٤٣﴾
Ve kâlel
meliku innî erâ seb’a bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’a
sunbulâtin hudrin ve uhara yâbisât (yâbisâtin), yâ eyyuhâl meleu eftûnî fî
ru’yâye in kuntum lir ru’yâ ta’burûn(ta’burûne).
Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf
ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey
ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. (Yusuf suresi 43.ayet)
Elmalılı Hamdi Yazır, إِنِّي أَرَى ‘inni
era’ ifadesini ‘sürekli görüyorum’
şeklinde yorumlar. Yani Melik bu rüyayı bir defalık görmemiştir; bir süredir
görmeye devam etmektedir. Birkaç defa aynısını gördüğü bu rüya artık onun
gündemi haline gelmiş ve devlet erkanıyla konuyu görüşmüştür. Burada bir
rüyanın devlet gündemine gelmesi söz konusudur.
Kral bunun farkında olarak yetkililere ‘şayet rüya yorumluyorsanız bu rüyamı
yorumlayın’ der. Yetkili kişilerin cevabından
aslında bir miktar rüya tabirinden anladıkları anlaşılıyor. O gün için rüya ve
yorumu toplumun gündeminde olan konulardandır. Ancak Melik’in rüyası onların
tabir edebilecekleri cinsten değildir. Bunun için اَحْلَامٍۚ
اَضْغَاثُ ‘edġâśu ahlâm’ ‘birbiri içine girmiş karışık çetrefil bir rüya’ olduğunu ifade edip
böyle rüyaların tabirini yapamayacaklarını aslında ayetteki ifadeden
anlaşıldığı üzere bunların tabirinin yapılamayacağını belirtirler.
Tefsirciler
rüya hususunda geniş yorumlarda bulunmuşlardır. Bu yorumlara göre şu genel
değerlendirmeye varılabilir: İki çeşit rüya vardır; ilahi kaynaklı sahih
rüyalar ile nefsi ve şeytani kaynaklı batıl rüyalar. İkincisi için Mısırlı yetkililerin
ifade ettiği ‘edgasu ahlama’ işaret
edilir. Böyle bir rüya ancak Hz.Yusuf’ta olduğu gibi ilahi kaynaklı olarak
yorumlanabilir. Hz. Yusuf’un peygamberliği ve büyüklüğü böylece vurgulanır.
Mısır’ın
seçkin devlet erkanı da böyle bir rüya karşısında çaresiz kalıp yorumlamakta
acziyete düşmüşlerdi. Yusuf, zindanda rüyasını yorumladığı delikanlıya Mısır Kralına
onun durumunu hatırlatması tenbihinde bulunmuşken bunu unutan delikanlı Kral’ın
rüyası gündeme oturduğunda ancak Hz. Yusuf’u hatırlayabilmişti.
وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَاْ
أُنَبِّئُكُم بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ﴿٤٥)
Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere
ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilûni.
Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra
(Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni
(zindana) gönderin” dedi.
(Yusuf
suresi 45.ayet)
اُمَّةٍ
بَعْدَ ‘ba’de ummetin’ ifadesi bir süre sonra veya uzun bir
zaman sonra anlamındadır. Ümmet kelimesi genelde belirli bir zümre, topluluk
anlamında kullanılır. Kelimenin bu manası düşünüldüğünde bir devlet yönetim
zümresinin yerini yeni bir zümreye bırakması manası da anlaşılabilir. Yani Hz.
Yusuf’un zindana atıldığı kral gitmiş yerine yeni bir kral ve yönetim
gelmiştir.
42. ayetteki سِن۪ينَۜ بِضْعَ ‘bid’a sinîn’
(birkaç yıl) ile bu ayetteki اُمَّةٍ
بَعْدَ ‘ba’de ummetin’ (nice
zaman sonra) ifadeleri Hz. Yusuf’un zindanda kalma süresini ifade eder. Tefsirlerde
42.ayet üzerine Hz. Yusuf’un zindanda kalış süresi üzerine yorumlar yapılırken
45.ayetteki ‘ba’de ümmetin’ üzerinde
pek durulmaz. Yukarıda ifade ettiğimiz üzere buradaki ‘ümmet’ kelimesini belirli bir topluluk, zümre anlamında
düşündüğümüzde bir kralın gidip yerine yenisinin gelebileceği kadar belirli bir
süreyi ifade eder. Ayrıca zindandan kurtulan kişinin فَاَرْسِلُونِ ‘feersilûn’ (beni
gönderin) ifadesi, bu kişinin devlet görevinde mevcut konumunda olmadığını
göstererek bu durumda mevcut yönetimin ve kralın değişikliğine delalet eder.
اُنَبِّئُكُمْ
‘unebbi-ukum’ (Ben size onun yorumunu haber veririm)
ifadesi Hz. Yusuf’u ve Yusuf’un rüya yorumu yaptığını sadece kendisinin
bildiğine işaret eder. ‘Feersilun’
ifadesiyle de zindana dolayısıyla Hz. Yusuf’a vurgu yaparak o an devlet
yönetiminde Yusuf’u gündeme getirir. Bu kişinin zindana gitmek için bir çeşit
izin istemesi, yerli yerinde sistemli
güçlü bir devlet yapışına da işaret eder.
يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ
يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ
لَّعَلِّي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٤٦﴾
Yûsufu
eyyuhâs sıddîku eftinâ fî seb’ı bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve
seb’ı sunbulâtin hudrin ve uhare yâbisâtin, leallî erciu ilân nâsi leallehum ya’lemûn(ya’lemûne).
(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz
ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak
hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim
de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi. (Yusuf suresi 46.ayet)
يَعْلَمُونَ
لَعَلَّهُمْ النَّاسِ إِلَى أَرْجِعُ لَّعَلِّي ‘leallî erciu ilân
nâsi leallehum ya’lemûne’ (Ümid
ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini)
bilirler.) Yapacağın doğru yorumla topluma, devlet
erkanına dönerim de gündemdeki konunun çözümünü öğrenip bilgi sahibi olarak
rahatlarlar. Zira Kral’ın rüyası, asıl gündem, ciddi bir sorun haline
gelmiştir. Burada bazı tefsircilerin yaptığı ‘senin kadrini, kıymetini bilerler’ yorumunu ve mealini biraz zorlayıcı
olarak görüyorum.
قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِنِينَ دَأَبًا فَمَا حَصَدتُّمْ فَذَرُوهُ فِي
سُنبُلِهِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تَأْكُلُونَ ﴿٤٧﴾
Kâle
tezraûne seb’a sinîne deebâ(deeben), fe mâ hasadtum fe zerûhu fî sunbulihî illâ
kalîlen mimmâ te’kulûn(te’kulûne).
Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin
ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında
bırakın.”(Yusuf suresi 47.ayet)
ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ
لَهُنَّ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تُحْصِنُونَ ﴿٤٨﴾
Summe ye’tî
min ba’di zâlike seb’un şidâdun ye’kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen
mimmâ tuhsinûn(tuhsinûne).
“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az
bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. (Yusuf
suresi 48.ayet)
ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ
يَعْصِرُونَ ﴿٤٩﴾
Summe ye’tî
min ba’di zâlike âmun fîhi yugâsun nâsu ve fîhi ya’sırûn(ya’sırûne).
“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek.
O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”(Yusuf suresi 49.ayet)
O günün ekonomisini ayakta tutan tarım sembollü
Kral’ın rüyasını Hz.Yusuf, yine tarım üzerine gerçekleşecek olayları, onların
bilip uyguladığı dolayısıyla rahatlıkla
anlayabileceği yukarıdaki şekilde anlatıp yorumlamıştır.
Başta Kral olmak üzere tüm Mısır devlet
erkanının sorunu haline gelip gündeme oturan, ülkenin geleceğini ilgilendiren ‘Kral’ın rüya olayı’ Hz.Yusuf’un bu yorumuyla çözülmüştü.
Kralın bu rüyası Tevrat’ta da Kuran’da
anlatıldığına benzer olarak anlatılır:
“1 Tam iki yıl sonra firavun bir düş gördü: Nil
Irmağı'nın kıyısında duruyordu.
2 Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar
arasında otlamaya başladılar.
3 Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın
kıyısında öbür ineklerin yanında
durdular.
4 Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği
yiyince, firavun uyandı.
5 Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir
sapta yedi güzel ve dolgun
başak bitti.
6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi
başak daha bitti.
7 Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı
yuttular. Firavun uyandı, düş
gördüğünü anladı.
8 Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı
büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara
gördüğü
düşleri anlattı. Ama hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.”(Tevrat,
yartılış, bölüm 41)
Allah,
Firavun’a ülkesi adına yakın gelecekteki bir olumsuzluğu rüya yoluyla işaret
etmiştir. Bu durumu geçmişten ve mevcut durumlardan hareketle yakın gelecekle ilgili
hissedilen kaygılar olarak ta düşünebiliriz. Mevcutta ve gelecekte olabilecek
olaylar ile bunların değerlendirilmesi olarak düşündüğümüzde Hz.Yusuf’un
olayların künhünün açıklanması ve yorumlanması ile gelecekle ilgili öngörü ve tedbirleri
önerdiğini, yorumlayıp değerlendirdiğini söyleyebiliriz.
6.
ayette geçen الْاَحَاد۪يثِ تَأْو۪يلِ ‘te’vîli-l-ehâdîś’
ifadesi genel olarak ‘rüyaların yorumu’
şeklinde anlaşılmıştır. Oysa bu ifadenin bir diğer manası ise ‘olayların yorumu’dur. Hz. Yusuf’a sadece
rüya yorumu değil, bundan da önemli toplumsal olayların yorumu ve değerlendirilmesi
hatta gelecek öngörü ve planlaması verilmiştir.
Firavun, ülkeyi ilgilendiren en büyük müşkülünü
çözen üstelik zindanla cezalandırılmış Yusuf’u doğal olarak hemen görmek istemiştir.
وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ فَلَمَّا جَاءهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ
إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللاَّتِي قَطَّعْنَ
أَيْدِيَهُنَّ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ ﴿٥٠﴾
Ve kâlel
meliku’tûnî bihî, fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun
nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne
alîm(alîmun).
Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a
gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne
idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”(Yusuf
suresi 50.ayet)
بِهِ ائْتُونِي ‘e’tûnî bihî’ (Onu bana
getirin) isteğini yerine getirmek için zindana gönderilen yetkili, yıllarca
suçsuz olarak zindanda yatan Yusuf’u hemen alıp gelmeyi beklerken bu doğal beklentiye
aykırı olarak Hz.Yusuf, zindandan çıkma yerine Firavun’dan zindana atılmasına
sebep olan olayın araştırılıp masumluğunun resmi hukukça kanıtlanmasını ister.
Bu isteğini
أَيْدِيَهُنَّ قَطَّعْنَ اللاَّتِي النِّسْوَةِ بَالُ
مَا فَاسْأَلْهُ ‘fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunne’ (efendine
dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor) ifadesi ile dile getirmesi Hz.Yusuf’un dili
vecih bir şekilde kullandığını göstermekle birlikte Züleyha ile olan bu olumsuz
durumun toplumun belirli bir kesiminde meydana gelmesi yönüyle geneli ilgilendirmesi
açısından zindana düşmesinin şahıssal bazda olmadığına dikkat çekmek içindir.
Ayrıca bu
ifadenin kullanılması mevcut Firavun’un değişikliğine de işaret eder. Zira olay
esasta şahıssal olduğu halde toplumda bilinen boyutu üzerine vurgu yapılması firavun
değişikliğini gösterir. Zira o zamanki Firavun olayın künhünü bilmektedir.
سُوءٍ مِن عَلَيْهِ عَلِمْنَا مَا لِلّهِ حَاشَ قُلْنَ نَّفْسِهِ
عَن يُوسُفَ رَاوَدتُّنَّ إِذْ خَطْبُكُنَّ مَا قَالَ
الصَّادِقِينَ لَمِنَ وَإِنَّهُ نَّفْسِهِ عَن رَاوَدتُّهُ أَنَاْ الْحَقُّ حَصْحَصَ الآنَ الْعَزِيزِ
امْرَأَةُ قَالَتِ
Kâle mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsihî, kulne
hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sûin, kâletimraetul azîzil âne hashasal hakku
ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikîn(sâdikîne).
Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak
istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun
bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya
çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir”
dedi. (Yusuf suresi 51.ayet)
Firavunun emriyle olay ayrıntılı olarak
araştırılıp o günkü tanık ve olaya müdahil kişilere ulaşılarak o gün kamuda
bilinenin aksine işin gerçeği ortaya çıktı. Olayın asıl müdahili Züleyha, davet
verdiği kadınlara karşı saklamadığı gerçeği yine gizlemeyerek Mısır toplumuna
açıkladı: “Şimdi gerçek ortaya çıktı.
Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi.
Yıllarca zindanda kalan Hz.Yusuf’un, emir
geldiğinde hemen çıkması gerekirken yaşadığı olayın araştırılmasını isteyip
suçsuzluğunun ortaya çıkması talebiyle bir süre daha zindanda bekleme sebebi
ayette şöyle açıklanır:
الْخَائِنِينَ كَيْدَ يَهْدِي لاَ اللّهَ وَأَنَّ
بِالْغَيْبِ أَخُنْهُ لَمْ أَنِّي لِيَعْلَمَ ذَلِكَ
Zâlike li ya’leme
ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinîn.
(Yûsuf),
“Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve
Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi”
dedi. (Yusuf suresi 52.ayet)
Ve devamında gelen 53.ayetin Hz. Yusuf’un
ifadesi olduğu kabul edilerek ona izafeten açıklanır.
رَّحِيمٌ غَفُورٌ رَبِّي إِنَّ رَبِّيَ رَحِمَ مَا إِلاَّ بِالسُّوءِ
لأَمَّارَةٌ النَّفْسَ إِنَّ نَفْسِي أُبَرِّئُ وَمَا
Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûi illâ mâ
rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm.
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin
merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. (Yusuf suresi 53.ayet)
Burada Elmalılı Hamdi Yazır, azizin karısının ‘hak ortaya çıktı’ ifadesinden itibaren
diğer ifadelerin önceki ayetlerin gelişine göre Hz. Yusuf’un ağzından söylenmiş
olması gerekse de Hz.Yusuf’un değil Zeliha’nın ifadeleri olduğunu söyler.
Elmalılı’nın yorumunun doğru olduğunu kabul ettiğimiz
52 ve 53.ayetlerin Elmalılı meali şöyledir: “Bu işte şunun için ki bilsin hakıkaten ben, ona gaybında hıyanet
etmedim ve hakıkaten Allah hâinlerin hiylesini muvaffakıyyete erdirmez. Nefsimi terbiye de etmiyorum, çünkü nefis
cidden emmaredir fenayı emreder meğer ki rabbım rahmetiyle yarlıgaya çünkü
rabbım gafur rahîmdir.” (Yusuf sursi 52,53.ayetler)
Firavun, henüz görmeden hakkında bilgi edinip tanımaya başladığı bu
önemli kişiyi kendine özel danışman edineceğini belirterek ikinci defa Yusuf’un
getirilmesini emreder. Firavun, Hz. Yusuf’la
görüşüp konuştuktan sonra danışman isteğine zıt gibi gelen şu ifadeyle Yusuf’u methedip
över:
أَمِينٌ مِكِينٌ لَدَيْنَا الْيَوْمَ إِنَّكَ قَالَ كَلَّمَهُ فَلَمَّا
لِنَفْسِي أَسْتَخْلِصْهُ بِهِ ائْتُونِي الْمَلِكُ وَقَالَ
Ve kâlel meliku’tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ
kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emîn.
Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma
alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek
makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.” (Yusuf suresi 54.ayet)
Burada Elmalılı Hamdi Yazır’ın yorumu şöyledir:
“Sonra onunla konuştuğunda Melik’in emri derhal
yerine getirildi. Yusuf geldi. Melik onunla konuştu. Böylece Melik, Yusuf’un
konuşmasını da gördü. İşte o vakit dedi ki, sen cidden bugün, yani bugünden,
seninle konuştuğumuz şu andan itibaren katımızda, yanımızda mekin, büyük bir
mekanet mevki ve mertebe sahibisin, yetkili kişisin, bir emin kişisin. Her
hususta güvenilir, itimat edilir ve itibar edilir bir kimsesin.” (Hak Dini
Kuran Dili, 5.cilt 57-58.sayfa)
Bize göre Melik’in “şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin”
ifadesi, duyduklarıyla kalmayıp Hz.Yusuf’u daha yakından tanıması, onun düşünce
ve görüşlerini öğrendikten sonra ona daha büyük ve önemli bir görev verme
isteğini ifade eder.
Kral net olarak bir görev ifade etmediğinden
devamında Hz.Yusuf, Melik’ten ona vereceği görev olarak şu vazifeyi ister: “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla
görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.(Yusuf suresi
55.ayet)
Bu ayet üzerine kamuda görev alma, görev isteme,
göreve talip olmakla ilgili tefsirciler uzun yorumlar yapmışlardır. Oysa Hz.
Yusuf durup dururken bir görev istememekte, kendisine onda bulunan liyakat ve meziyetlerden
dolayı verilmek istenen yetki ve görevi kendisi seçmek talebindedir.
“Böylece
Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz
rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
Elbette
ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha
iyidir.”(Yusuf suresi 56-57.ayetler)
56.ayette Allah’ın Hz. Yusuf’a dilediği en yüksek
imkanları verdiği, dilediğine rahmetini vereceği ifade edildikten sonra devamındaki
57.ayette ise asıl olanın ‘ahiret ve ahiret
hayatı’ olduğuna özellikle vurgu yapılır.
Elbette
ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha
iyidir.(Yusuf suresi 57.ayet)
Yorumlar
Yorum Gönder